27 Nisan 2016 Çarşamba

ve derin bir iç çekti yirmi

İki senedir yirmi yaşını kullanıyor olduğumu düşünürsem, biyolojik yirmi yaş yazısı yazmak esasında çok da dürüst bir hareket sayılmaz. Fakat her yazı bir bahaneye ihtiyaç duyar. Yoksa sayılara Pisagor'un verdiği değerin tozunu vermiyorum. Ama Pisagor'a saygı duyuyorum. Tıpkı hepimizin birbirimize yaptığı gibi...

CHAPTER ONE

Neyin var? Neden? N'oldu? NASILSIN?

Sorularına verdiğimiz cevapların, karşıdaki için gerçekten bir önem arz ettiğini düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz azizim.

Dur celallenme hemen; nefes al, dur ve düşün.

Kendine bakarak düşün üstelik, karşımızdakini kesip biçerek beyaz mermerden rönesans melekliği yapmayalım.

Karşındakine soruyu sorarken dahi, vereceği cevabın seni tatmin etmeyeceğinden o kadar eminsin ki... Aklında, cevabı duyduğun an verebileceğin daha güçlü örnekler fink atmaya başladı bile. Eğer gerçekten karşımızdakinin ne hissettiği veya ne düşündüğü bizim için önemli olan şeyse soruyu sorar ve sahneden çekiliriz, susarız yani. Varsın sessizlik konuşsun o saatten sonra. 

Ama (her zaman bir ama var) böyle bir iletişimin insanın hayatı boyunca pek nadir gerçekleştiğini görüyorum. 

Şimdi, başka birinin size herhangi bir soru yönelttiğini varsayalım.

O soruyu neden cevaplarsınız?
Karşınızdaki kişiye verdiğiniz değerden ötürü mü, kibarlık olsun diye mi? Ya da bilmem hangi siktiriboktan sebepten dolayı mı?
It doesn't matter aziz efendim. Bir şekilde yol, karşındaki cevap beklediği için verdiğin bir cevaba çıkar.
Yani siz deli köşenizde sessiz sedasız otururken "biri gelse de soru sorsa" diye beklemediğinize göre; cevap, soruyu soran kişi için önemlidir ve konuşma, cevap alındıktan sonra nihayet bulmalıdır. Ama genelde süreç böyle işlemez.

(Soru gelir. Hafiften pis bir koku yayılır üstünden.Sıktığı parfümden dolayı tam anlaşılmaz varlığı.)
(Cevap verilir.)
(Konuşma biter.)

-ne gezer-

(Soru gelir.)
(Cevap verilir.)
(Yorum gelir.)
(Mahkeme kurulur.)
(Yargılama yapılır.)
(Küçültme politikası uygulanır.)
(Pardon, pozitivizm demek istemiştim.)
(Cevap kendini verdiğine pişman olur.)
(Sahne kapanır.)

Ve konuşmaktan yorulur insan. Kendisine bunu yapan insanlar karıncalanan televizyon ekranı gibi bir his uyandırırlar içinde. Sonra kendisi de o ekrana dönüşür.

Midesizlik almış başını gitmiş anlayacağınız.

CHAPTER TWO

"En"li sorulardan tiksindiğim halde, "en" sevdiğim mevsimin nisan olduğunu söyleyecek kadar da kaypak bir insanım. Evet, mevsim dedim; çünkü benim için bahar bir mevsim değildir. Nisan kendi halinde, başlı başına bir mevsimdir. 

Ayrıca hayatın "en" güzel yanı da, kısacık(!) ömrümün en berbat nisanını yaşıyor oluşum gerçeğidir ve nisan henüz bitmediğine göre, hala umut(!) var demektir.

"en" iğrenç şeylerden biri de, akan burnunuzu yanınızda kağıt mendil kalmadığı için ıslak mendile silmek zorunda olmaktır. Sümük ve hijyenin çok iyi anlaştıklarını sanmıyorum. Fazla ıslak bir durum.

Düşüncelerimizin bir sesi olsaydı şayet, buna "en" uygun düşen seslerden biri, diğer çeşmeler sessiz sedasız dururken gevşediği için sızdırma yapan musluğun tıp tıp sesidir. Yeterince sakin ve gıcık.

"en" yanlış hareketlerden biri de, bir insanı, sorularınızla o kişinin dehlizlerine kadar gezmektir.

"en" acı şeylerden birini burada söylemeyeceğim çünkü birinciliğe oynayan güçlü adaylar var.

Sadece kimseyi bir ağaçla tanıştırmayın.
Ebeveyninizin ebeveyni olmayın.
Girdiğiniz roller arasında maskesiz dolaşmayın.
Sağ gösterip soldan vurmayın.
Hatta hazır felsefi tartışmalar son bulmamışken mümkünse hiçbir şey olmayın; ama bu namümkün biliyorum.
En iyisi kimseyi anlamayın.
Yoksa korku filmlerindeki gruptan ölüsü çıkan ilk kişi olursunuz.
Bu tek kişilik bir yük, kimseyi kandırmayın.
Kendini kandırandan da vakit varken koşarak kaçın.

-İstersen sen de kendinden kaç, ne dersin haksız sayılmam ha?



11 Nisan 2016 Pazartesi

That's all buddy


Çizgiyi geçtim.
Çizgi yokmuş.
Aklı geçtim.
Akıl yokmuş.
Seni geçemedim.
Fakat;
Var mısın?

5 Nisan 2016 Salı

Cahil cühela

Ben, bir kadının karnından çocuğunun çekip alınması nasıl bir histir bilmem.
(Dün gece kürtajla alınan ruhum hariç)

Ben, bir kadının attığı şuh kahkaları bilmem.
(Dün gece havaya salladığım sahte gülüşler hariç)

Ben, bir kadının iki göğsü arasında bir kuş nasıl çırpınır bilmem.
(Dün gece ellerimle öldürdüğüm hariç.)

Ben, bir kadının bir adamla ne derdi vardır bilmem.
(Dün gece o, yüreğini yediğim hariç)

Ben, bir kadının deliliğinin sınırlarını bilmem.
(Dün gece tebeşirle çizdiklerim hariç)

Bu yüzden efendim
Ben,
Aslında pek de bir şey bilmem.

29 Mart 2016 Salı

[SPAM] Vasiyet

Beni alsınlar
Ve bir ağacın tepesine koysunlar,
Sonra da gitsinler.
Öğle vakti
Güneş geçsin başıma,
Akşam serinliği çökünce
Sıcağımı alsın,
Yağmur yağsın; hatta kar,
Islanayım kulak arkama kadar
Rüzgar essin
Beni, düşürmeyecek kadar...
Sonra gelsinler
Ve beni o ağacın tepesinden alsınlar.
Ölmemişsem şayet,
Ki ölmüşümdür,
Beni gömsünler.

22 Mart 2016 Salı

25. saat

şimdi,
şimdi geçti.
bak bu yeni bir şimdi,
ve bu şekilde tekrar eden
anlardan ibaret
döner gün
geceye

biz yalnızca yeniden,
yeniden yaşamakla mesulüz
24 saati

25. saatin içinde
senle ben konuşuyorduk.
susmuyordun üstelik,
sormuyordum ben de

25. saatin içinde
elektronun kesin yeri
biliniyordu,
kesin hızı da üstelik

25. saatin içinde
yeşil zeytinden
siyahın çekirdeği çıkıyordu
garipsemiyordun üstelik

25. saatin içinde
belamı arıyordum
buluyordum da üstelik

fakat saat 23.59
gidiyorum.

25. saat
sana emanet.
hatrım kalır
lütfen, reca ediyorum
güzel israf et.